Add your promotional text...
Tedavi Hakkında
Basınç odasında normal atmosfer basıncından daha yüksek basınçlarda aralıklı olarak %100 oksijen(O2) solutulması esasına dayanan sistemik tedavi yöntemidir. Dünya'da ilk kez 1937 yılında vurgun hastalarında uygulanmış, ülkemizde yaklaşık 30 yıldır uygulanmaktadır.
Dünyamız Atmosfer denilen bir hava tabakasıyla sarılıdır ve soluduğumuz normal havada %21 oksijen(O2) , %78 nitrojen(N) ve %1 karbon dioksit(CO2) ve diğer gazlar vardır. Bu hava tabakasının bir ağırlığı vardır. Buna Atmosferik Basınç denir. Deniz seviyesinde bu basıncın bir santimetre kareye olan ağırlığı 760 milimetre bir cıva sütununun ağırlığına eşittir ve buna 1 BAR ya da 1 ATMOSFER (ATA) denir. Normal koşullarda yani 1 atmosferik basınçta, oksijen kanda bulunan ve kana rengini veren alyuvarlarla(eritrosit) birleşir ve kan dolaşımı vasıtasıyla hücrelere ulaşır ve onların faaliyetlerini sürdürmesini sağlar. Kan, kan hücreleri (alyuvar, akyuvar..vs) ve bunların içinde yüzdüğü plazma denilen bir sıvıdan oluşur. Normal koşullarda ve 1 atmosferik basınçta plazmada oksijen yok denecek kadar azdır ve oksijen alyuvarlar içinde bulunan hemoglobine bağlı olarak taşınır. Basınç altında %100 oksijen verildiğinde ise oksijen plazmada da çözünür. Kan, atardamarlar(arter) ve toplardamarlar(ven) dediğimiz bir boru sisteminde dolaşır. En küçük damarlar olan kılcal damarlarla da organizmanın en ücra köşelerine ulaşır. Kanda bulunan, al ve akyuvarların( eritrosit ve lökosit) bir çapı vardır ve çaplarından daha dar olan kılcal damarlardan geçemezler. Ayrıca herhangi bir nedenle tıkalı olan bir damardan da tıkacın ötesine geçemezler. Buna mukabil sıvı olan plazma ise her yere sızabilir. İşte Hiperbarik Oksijen Tedavisi ile plazmaya geçen bol miktardaki oksijen, kanın ulaşamadığı bölgelere sızarak oradaki hücrelerin hayati faaliyetleri için gerekli olan oksijeni sağlar.
Ayrıca oksijen, mikroplarla savaşan akyuvarların(lökositlerin) gücünü artırarak bağışıklık sistemini de güçlendirmiş olur. Oksijen birçok mikrobu öldürdüğü gibi, kangrene neden olan ve sadece oksijensiz ortamlarda yaşayabilen mikropları yok eder. Oksijen antibiyotiklerin etkilerini artırır, yeni kılcal damarların oluşumunu sağlar ve zedelenmiş dokuların tamirinde rol oynayan kök hücrelerin oluşumunu tetikler. Oksijen herhangi bir nedenle meydana gelen ödemleri çözmede ve ödemlerin artmasını önlemede etkin rol oynar. İşte Hiperbarik Oksijen Tedavisi plazmayı oksijenle zenginleştirerek kanın ulaşamadığı hücrelere ulaştırır ve bu hücrelerin canlı kalmalarını sağladığı gibi oksijenin yukarıda sayılan etkilerinden de yararlanmalarını sağlar. Bu da Hiperbarik Oksijen Tedavisi' nin pek çok hastalıkta ve organizmanın gücünü artırmada kullanılmasına neden olmuştur.
Hiperbarik Oksijen Tedavisi Nedir ?
Hiperbarik Oksijen Tedavisi ( HBOT ), bir basınç odası içine alınan hastanın maske, başlık vs. yoluyla normalin genellikle 2-3 katı basınçlarda oksijen soluması şeklinde uygulanan bir tedavi yöntemidir. HBOT etkinliği iki temel fizik kuralına dayalıdır:
Boyle-Mariotte kanunu:
Sabit sıcaklıkta gazların hacimleri basınçlarıyla ters orantılıdır. Örneğin deniz seviyesinde 1 atmosfer basınçta 10 litre olan gazın hacmi 2 atmosfer basınçta 5 litreye düşer.
Basıncın doğrudan etkisi:
Vurgun hastalığı ya da gaz embolisi; gazlı gangrende doku içinde hava birikmesi gibi durumlarda gaz kabarcıklarının hacimleri çok önem taşır. Kabarcıklar ne kadar büyük olursa o kadar büyük damarları tıkar ve tıkanıklığın gerisinde oksijensiz kalan doku o ölçüde büyük olur. Ayrıca gaz kitlesinin büyük olması, dokuya olan basının da fazla olmasına neden olarak dolaşımı bozar ve doku hasarını arttırır.
HBOT uygulamasında hastanın bulunduğu ortamın basıncı 2-3 katına çıkarılır. Bu şekilde basıncın doğrudan etkisiyle gaz kabarcıklarının küçültülerek doku hasarının azaltılması sağlanır.
Henry Kanunu:
Sabit sıcaklıkta bir sıvıda çözünen gaz miktarı o gazın kısmi basıncıyla doğru orantılıdır.
%100 oksijen normalin 2-3 katı basınçta solunduğunda kısmi basıncı 1500-2000mmHg (202-303 kPa)’ya kadar çıkarılabilmektedir. Bu durumda da 100ml kanda çözünen oksijen miktarı normal hava solurkenki 0,3ml seviyesinden 7 ml’ye çıkarır.
Çözünmüş oksijenin etkileri
Antihipoksik etki
3 ATA’da %100 oksijen solunması halinde 100 ml kanda yaklaşık 7 ml oksijen çözünür. Böylece doku ihtiyacı olan 6 ml oksijen, hiç hemoglobin olmasa bile karşılanır.
Antiödem
Hiperoksiye yanıt olarak sağlıklı damarlarda vazokonstriksiyon; bradikardi ve kalp debisinde azalma olur. Oksijen diffüzyon mesafesi artar ve hipoksi nedeniyle bozulan endotel fonksiyonları, böylece kapiller geçirgenlik düzenlenir. Tüm bunlar toplamda ödemin azalmasını sağlar.
Antienfektif
Lökositlerin oksijene bağımlı fagositoz fonksiyonları, aktif taşımayla etkinlik gösteren aminoglikozid ve sefalosporin gibi antibiyotiklerin etkisi arttırılır. Anaerob bakterilerin ve bazı fakültatif aerobların üremesi durdurulur, böylece toksin üretimleri baskılanır.
Yara iyileşmesini hızlandırıcı etki
Hipoksik ortamda bozulan fibroblast fonksiyonları arttırılarak, kollajen yapımı ve anjiogenez sağlanır. Osteoklastik aktivite de arttırılarak mikroskopik debridman sağlanır.
Hiperbarik Oksijen Tedavisi ve Etki Mekanizması
Tedavi nasıl uygulanıyor?
Basınç odası olarak tanımlanan kapalı bir ortama hasta tamamen alınır. Merkezimizdeki basınç odası 10 kişilik olduğundan aynı seansta 10 hasta tedaviye alınabilmektedir.
Hasta, durumuna göre oturarak ve ayaklarını uzatarak tedaviye alınabildiği gibi, sedyeyle yatarak da alınabilir.
Basınç odasının içi havayla doldurularak normal atmosferik basıncın 2-3 katına kadar ulaşılır. Bu işlem yaklaşık 14-15 metre derinliğe dalış etkisi oluşturduğundan kuru dalış olarak da tanımlanır. Bu sırada hasta kulaklarında dağları aşarken ya da uçakta hissedildiği gibi değişiklikler hisseder. Orta kulak ve sinüs boşluğundaki havayla basınç odası içindeki hava basıncının eşitlenmesi için bazı manevraların yapılması gereklidir. Dalış tamamlandıktan sonra hastanın durumuna göre maske, başlık vs. yoluyla %100 oksijen solumaya başlanır. Maskeler ve devreleri her hasta için ayrı olacak şekilde kullanılmaktadır.
Tedavi sırasında nelere dikkat edilmelidir?
Tedaviye pamuklu kumaştan giysilerle girilmeli, sentetik ya da yünlü kıyafetler kullanılmamalıdır. Yanıcı, patlayıcı, alev alabilecek çakmak, kibrit veya; cep telefonu, çağrı cihazı, radyo, kasetçalar gibi elektronik cihazlarla basınç odasına girilmemelidir. Özellikle şeker hastaları tedaviye aç karnına girmemeli, insülin düzenlerini aksatmamalıdır. Sigara içiliyorsa tedavi süresince, mümkünse tümüyle bırakılmalıdır.
Ne kadar sürüyor, bu süre içinde neler yapılabilir?
Tedavi toplam 2 saat sürmektedir. Bu süre içinde 3 oksijen periyodu ve bunların arasında 5’er dakikalık 2 hava molası verilir. Basınç odamız, bilinci kapalı hastaların gereğinde solunum cihazı ve monitörle takip edilerek tedavi olmalarına imkan tanımaktadır. Tedavi boyunca sağlık personeli eşliğinde gerekli tıbbi müdahaleler yapılabilmektedir. Basınç odasının dışında yer alan operatörün, basınç odası içindeki hastalar ve personelle diafon yoluyla sesli ve monitörler yoluyla görsel iletişimi sağlanmaktadır. Tedavi sıklığı genellikle günde 1 veya 2 seans haftada 6 gün şeklindedir. Toplam seans süresi de hastaya göre değişmekle birlikte ortalama 30 gündür.
Tedavi sırasında basınç odasından çıkılabilir mi?
Tek kişilik basınç odalarından farklı olarak çok kişilik odalarda ön bölme mevcuttur. Dalışsırasında herhangi bir sorun olması halinde basınç odasının ön bölmesinde ana bölmeyle basınç eşitlenerek hastanın ya da sağlık personelinin içeriye giriş çıkışı sağlanabilmektedir.
Yan etkiler nelerdir?
En sık karşılaşılan yan etki barotravmadır. Bu da basınç odası içinde artan basınçla orta kulak ve sinüs boşluklarındaki havanın basıncının eşitlenememesi nedeniyle ortaya çıkabilmektedir. Genellikle nezle, sinüzit gibi üst solunum yollarının enfeksiyonu olması durumunda ortaya çıkabilir ve dalış sırasında ağrıya neden olur. Bu durumda tedaviye birkaç gün ara verilmesi ve üst solunum yolu enfeksiyonunun iyileşmesi beklenir.
Hasta Rehberi